HIDE
GRID_STYLE

OTORİTE VARSA ÖZGÜRLÜK YOKTUR!

SHOW_BLOG

Yıl 1909, Osmanlı’da 1 Mayıs: Ameleyi efkar-ı hürriyet efkar-ı sosyalizm sardı*

“Türkiye’de tek bir ihtimal vardır: Büyük Devrim; Ermenileri, Türkleri, Kürtleri, Süryanileri, Yezidileri, Dürzîleri, Rumları, Yahudileri,...

“Türkiye’de tek bir ihtimal vardır: Büyük Devrim; Ermenileri, Türkleri, Kürtleri, Süryanileri, Yezidileri, Dürzîleri, Rumları, Yahudileri, Arapları, Arnavutları ve Makedonları köle eden bu rejim, bütün bu halkların birleşik gücüyle devrilmelidir”


Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu, Üsküp 1 Mayıs’ını Enternasyonal’e rapor ediyordu ki sosyalist örgütlerin çağrısıyla o gün 120 Bulgar ve Sırp ile 10 Türk işçi, İşçi Bayramı için bir araya gelmişti. Selanik’te ise Yahudisi, Türkü, Makedonu, Bulgarı pek çok milletten işçi bir miting gerçekleştirmişti. Bando eşliğinde, kızıl bayraklarla Osmanlı’da bir yürüyüş yapılmıştı. Rıhtım’dan başlanan yürüyüşte, kırmızı mürekkeple basılan 1 Mayıs Gazetesi dağıtılmıştı. Osmanlı için o gün bir sürpriz miydi?

Üstelik “İşte mayısın birinde, mücadele meydanında toplanan işçinin bütün talepleri bundan ibarettir” diye şunları sayıyorlardı:

Tam siyasal özgürlük
Savaşların sona erdirilmesi
Genel hukuk kurallarına uygun olarak, gizli oy ile doğrudan seçim
Millet egemenliği
Günde sekiz saat çalışma usulünün kabulü
Hukukun ve nitelikli işlerin korunması ve yeni kanunlarla garanti altına alınması
Selanik ve Üsküp 1909… Osmanlı İmparatorluğunun bilinen ilk kitlesel 1 Mayıs’ları tarihe böyle geçti. O günü ve mekanı anlamak, sınıftan korkmaya başlayan rejimi, sınıfın 1 Mayıs kutlama cesaretini, öncesinde ve sonrasındaki işçi ayaklanmaları ve grevlerini görmekle mümkün. Ve elbette ki tüm bu olan biten, hatta ardının gelmesi sürpriz olamazdı.

1908 yılında Meşrutiyet’in ilan edilmesinin ardından geçen 10 yıl içinde Osmanlı’ya matbaanın gelişinden beri (yaklaşık 200 yıl) basılan kitap sayısından çok kitap basılmış, yalnızca oluşmakta olan burjuvazinin değil, işçi sınıfının da aydınlanmasını mümkün kılan şartlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Ve elbette ki döneme dünya çapında damga vuran sosyalizm düşü Osmanlı’da yeni yeni işçileşen halkı es geçmemişti.

‘Zahmetkeşin fabrika, toprak’

1878-83 arasındaki beş yıl içinde Selanik’te açılan içki, sabun, tuğla, çivi, demir fabrikaları ve pek çok atölye ile Selanik’te hem bir işçi kitlesi oluşuyordu hem de sınıf kini. 1904-1906 yıllarında Selanik, Üsküp, İstanbul, Kavala, Manastır, Edirne, Vodenli’de binlerce işçi grevlere çıkmıştı. Grevlerde 2. Abdülhamid yönetimine, ağır koşullara ve kıtlığa tepki gösteriliyordu. Çoğunlukla Hıristiyan ya da Yahudilerin ellerinde olan özel işletmelerde de kamu işletmelerinde de grev yayılıyordu. 1908 yılındaysa tütün fabrikalarında çalışan işçiler sendika kurmuştu. Aynı yıl yayımlanan Taşnak bildirisi ile sınıfın kimliğinin iyice belirginleştiği görülüyordu: “Biz işçileriz, biz ülkemizin lanetlileriyiz, alevleri yükseltenleriz, ülkemizdeki yenilikçileriz biz.”

‘Enternasyonalle insanlık can bulur’

1909 1 Mayıs’larında çeşitli milletlerden işçilerin bir araya gelmesine de şaşmamak lazım. Hemen öncesinde, Makedon, Bulgar ve Ermeniler arasında sosyalist örgütlenmeler çoğalıyordu. Bulgar Sosyal Demokrat İşçi Partisi karma sendika örgütlemeye başlamıştı. Örgütler ulusların isimleri ile anılıyordu ancak enternasyonal fikirli yapılardı. Ermenilerin kurduğu Yerkri Tzayn dergisi “Türkiye Ermenileri kendi kurtuluş davalarını, aynı boyunduruk altında yaşayan başkalarının kurtuluş davalarından ayırmamalıdırlar. Türkiye’de tek bir ihtimal vardır: Büyük Devrim; Ermenileri, Türkleri, Kürtleri, Süryanileri, Yezidileri, Dürzîleri, Rumları, Yahudileri, Arapları, Arnavutları ve Makedonları köle eden bu rejim, bütün bu halkların birleşik gücüyle devrilmelidir” diyordu.

‘Yıkalım bu köhne cihanı/Kuralım bir yeni âlem’

Ve 1909 yılına gelindiğinde sonraları Sosyalist İşçi Fırkası’nı da kuracak olan İştirakçi Hilmi’nin dergisi İştirak çıkmaya başlamıştı. “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” sloganı ile çıkmaya başlayan derginin 1 Mayıs’ı karşılayan sayısında tarih yazanların liderler değil halk olduğuna dikkat çeken makalenin peşinden 1 Mayıs çağrısı geliyordu: “Yarın Batılılarda (Frenklerde) mayısın biridir. Bilimsel sosyalizmin sosyal demokrat prensiplerinin seslerinin keyifle çınladığı her memlekette çaba gösteren evladı ve gayretin kulaklarında ‘Ey bütün ülkelerin emekçileri anlaşın ve birleşin!’ sesleri yankılanır. Her tarafta bütün sanayi işçileri, bütün sosyal demokrat partiler, işsizler gibi meydanı uyanışın ilk adımı olup, milyonlardan oluşan orduları üzerinde kızıl bayrakların sayısız kolları ortaya çıkar. O bayraklarda ‘Yaşasın bir mayıs enternasyonal sosyal demokrat’ cümlesi nakşedilmiştir.”

1 Mayıs, sonrasını da tetikledi, güçlendirdi. Daha iki ay geçmeden Selanik İşçiler Derneği kentte 6 bin işçinin katıldığı yürüyüş gerçekleştirildi. Çok geçmeden de Adapazarı ve Bilecik işçileri greve başladı. Hemen ardından Bursa’daki ipek işçisi 3 bin kadının büyük grevi… İşçilerin direnişine kulak tıkamak ne mümkündü. İpek işçisi kadınlar gazetelere mektup yollayıp herkese ulaşıyordu: “Emek ve çalışma denen cihan yasası bizi ödüllendirmeye değer görmüyor. Daima eziyet, daima felaket. Daima sıkıntı ve sefalet. İşte günlük durumumuz, dileğimiz. Duyarlı insanlar, var olan toplumun bolluk ve mutluluğunu yöneten düşünürler topluluğu, işçi kızların genel çığlıkları karşısında niçin bu derecede dilsiz kalıyorlar?”

‘Arzın sefil ve mahkûm insanı/Arza hâkim olur o dem’

Ve sesini yükselten işçi sınıfı ile 1909 1 Mayıs’ını, 1910’daki Selanik, Veles ve birçok Rumeli kentindeki, 1911’de Üsküp, Selanik, İstanbul, Kumanova, Veles, Edirne’deki, 1912’de Selanik ve İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamaları takip etti. İşçilerin uyanışının korkuttuğu Osmanlı İmparatorluğu’nun Tatil-i Eşgal Kanunu yasakları nedeniyle 1913 ve 1914’te kutlama yapılmadı ancak bildiriler dağıtıldı. 1921’de İştirakçilerin önderliğinde yeniden kitlesel kutlamalar yapılmaya başlandı. İşte bu miting İstanbul’daki Abide-i Hürriyet’in 1 Mayıs Meydanı olmasını sağlamakla kalmadı. 1920-22 yıllarındaki 1 Mayıs’lara güç verdi. Onlara da emperyalizm karşıtı tepkiler damga vurdu. İşçi sınıfı öyle bir korku yaratmıştı ki takip eden Cumhuriyet yıllarında, 1925’ten 1976’ya kadar 1 Mayıs’ın İşçi Bayramı olarak kutlanmaması için pek çok taktik denendi.

Not: Arabaşlıklar Osmanlıca Enternasyonal Marşı’ndandır.


* İşçiyi özgürlük düşünceleri, sosyalizm düşünceleri sardı.