HIDE
GRID_STYLE

OTORİTE VARSA ÖZGÜRLÜK YOKTUR!

SHOW_BLOG

Terzi Fikri öyle bir giysi dikti ki Fatsa’ya...

Bugün Türkiye ve hatta dünya tarihinin en önemli belediye başkanlarından biri olan Fikri Sönmez’in ölüm yıldönümü. 1938’de Ordu’da doğa...

Bugün Türkiye ve hatta dünya tarihinin en önemli belediye başkanlarından biri olan Fikri Sönmez’in ölüm yıldönümü. 1938’de Ordu’da doğan Fikri Sönmez, 1979’da Fatsa’da bağımsız olarak belediye başkanı seçildi. Fatsa’da halk komitelerinin kurulmasıyla doğrudan demokrasi işler hale getirildi. Komitelerde içki, kumar, kadınların evde gördüğü şiddet dahi ele alınıyordu. Bu komitelerin gerçekleştirdiği önemli çalışmalardan biri “Çamura Son” kampanyasıydı. Halkın sorunlarını ortaklaşa çözdüğü bu yönetim sağın hedefi haline geldi. Nihayetinde 1980 yılında yapılan ‘Nokta Operasyonu’yla Fikri Sönmez tutuklandı. Namı diğer Terzi Fikri 4 Mayıs 1985’te cezaevinde yaşamını yitirdi.  Terzi Fikri ve belediyecilik anlayışı yerli ve yabancı pek çok araştırmaya konu oldu.
Fatsa’nın önemli tanıklarından, Fikri Sönmez’in mücadele arkadaşı Sedat Göçmen Terzi Fikri’yi ve onun mücadelesinin bugüne nasıl ışık tuttuğunu anlattı.
» Bugün Fatsa belediye Başkanı Fikri Sönmez’in ölüm yıldönümü. Bize ondan bahseder misiniz? Fatsa’da Terzi Fikri’yi önemli kılan neydi?
Fikri Sönmez’i tek cümleyle tanımlamak gerekirse; o devrimci bir halk önderiydi!
Çok kitap okuyabilirsiniz, entelektüel olarak kendinizi geliştirebilirsiniz, dünyadaki bütün devrimci teorileri yalayıp yutmuş olabilirsiniz ama halkın gözünde önemli olan neyi nasıl söylediğiniz ve yaptığınızdır. İşte Fikri Sönmez halkın gözünde, söylediğiyle yaptığıyla devrimci, sosyalist bir lider olmuştu.
Toplumu iyi okuyor dolayısıyla ikna etme ve güven sağlamayı çok iyi başarıyordu. Halk da zaten hariçten gazel okuyanı değil, kendisini anlayanı ve yarı yolda bırakmayacak olanı dinlemeye yatkındır. Tüm bunlara Fikri Sönmez’in kişilik özelliğini de eklemek gerekli. Fikri abi, coşkulu, cana yakın, ve hitabet yeteneği gelişmiş bir insandı. Yani karizmatik bir yanı vardı. Fikri abi terzilikle geçimini sağlıyordu.  O dönemde Tercüman gibi iktidar yandaşı olan gazeteler onu “Bir terzi mi belediye başkanı olacak?” diye aşağılamaya çalıştılar. Fikri abiyse onurla sahiplendi mesleğini. Hatta onun terziliği sınıf mücadelesinin bir simgesi olarak yüceldi, ayakların baş olduğu bir düzenin en somut örneği oldu.
Fikri Sönmez 1985 yılında cezaevinde hayatını kaybetti. Seçilmiş bir belediye başkanını tutuklayanları, yıllarca cezaevinde yatıranları, işkencelerden geçirenleri kimse hatırlamıyor. Ama Fikri Sönmez’in adını herkes biliyor. Hatta geçtiğimiz 29 Mart seçimlerinden bir gün önce Hürriyet gazetesi Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en etkili 10 belediye başkanı arasında Fikri Sönmez’i de sayıyordu.  
» Fikri Sönmez kısa bir süre belediye başkanlığı yaptı. O kısa dönemin Türkiye’de hâlâ hatırlanması ve üzerine çalışmalar yapılmasının sebebi sizce nedir?
İnsanlık tarihinde sıçramalar bazen kısa zamanlarda gerçekleşir. Örneğin Paris Komünü 1871’de  yalnızca iki ay sürmüştü. Ama şimdi tarih kitaplarında ilk sosyalist deneyim olarak yer alıyor. Fatsa da öyleydi. Fikri Sönmez’in belediye başkanı seçilmesiyle Nokta Operasyonu arasında yaklaşık on ay var. Yani devrimciler Fatsa’yı sadece on ay yönetti. Bu kısacık sürede halk yönetime bizzat katıldı; kararları birlikte aldı, nereye ne kadar para harcanacağına birlikte karar verildi.  Fatsa bu yönüyle Cumhuriyet tarihinde bir ilkti. Hatta daha sonra bu deneyimin ‘katılımcı demokrasi’ başlığıyla yabancı üniversitelerde bile ders olarak okutulduğunu öğrendik. Ve şimdi Türkiye’de de gencecik akademisyenler Fatsa’yı araştırıyor, hakkında tez hazırlıyor. Hani ‘tarih yazmak’ diye bir deyim vardır ya, o dönemde Fatsa’da devrimciler bir tarih yazdı. Başta Fikri Sönmez olmak üzere, bu mücadelede canını, kanını veren arkadaşlarımızdır bu tarihi yazan.
» Dünün Fatsa’sı bugünün Türkiye’sinden bakıldığında ne anlam ifade ediyor?
Dünün Fatsa’sı bugünün Türkiye’sine umuttur aslında. Örgütlenmenin, mücadele etmenin, baskılara zulümlere karşı direnmenin, yaratıcı olmanın, halk hareketi yaratmanın, birlikte karar verip birlikte iş yapmanın,  yeni bir dünya kurmanın örneği olarak bakılmalı Fatsa’ya. Belki bu söylediklerim fazla iddialı geliyor ama öyle... O zamanlar 19 bin nüfusu olan küçücük bir ilçe Türkiye’nin başbakanından Genelkurmay Başkanı’na kadar tüm yönetenlerin kabusu olmuştu. Bu açıdan Fatsa halkın umudu, iktidarın kabusudur diyebiliriz.
» Fatsa’da halkın yönetime katılımını sağlayan Halk Komiteleri ile Gezi Direnişi sonrasında ortaya çıkan park forumları arasında sizce nasıl bir tarihsel ve düşünsel ilişki var?
Gezi eylemleri sırasında sık sık Fatsa’yı düşündüm ben de. Özellikle Gezi parkında oluşturulan komünü görünce ‘Fatsa’nın ruhu burada dolaşıyor’ dedim. Acıkan Devrim Market’ten bedava yiyecek içecek alıyor, çöpler el birliğiyle kaldırılıyor ve hükümetin tüm provokatif açıklamalarına rağmen onca kalabalıkta en küçük bir kavga gürültü olmuyor…
Gezi Direnişi’nin ardından evimin bulunduğu Beşiktaş’taki Abbasağa Forumu’na katıldım. Bizim halk komitelerimizde ilçenin yönetimiyle ilgili kararlar alınıyordu. Komitelerde devrimciler de vardı, Adalet Partililer de, CHP’lilerde. Yani herkes kendini özgürce ifade edebiliyordu. Forumlarda belki Fatsa’daki gibi bağlayıcı kararlar alınmıyordu ama orada da her kesimden insan vardı. İlk kez ulusalcısı ile Kürt’ü, sosyalisti ile milliyetçisi aynı platformda buluştu, birbirine kızsa da kafasını gözünü yarmadan konuştu. Bu anlamda park forumları da mücadele edenlerin deneyim hanesine yazıldı.
Pek çok yerde park forumlarında Fatsa Belgeseli’nin gösterildiğini ve ilgiyle izlendiğini de belirteyim.
29’uncu ölüm yıldönümünde Fikri Sönmez’i ve yumruklu yıldız olmuş tüm arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla anıyorum.
***
12 Eylül öncesi Karadeniz’de devrimci mücadelenin tanıklığı olan bu kitapta, Zonguldak’ta maden işçileriyle omuz omuza direnenlerin, Fatsa’da “halk yönetimi” oluşturanların, Ordu’da, Giresun’da fındık mitinglerini örgütleyenlerin, Rize’de, Hopa’da “çayda sömürüye son” diyenlerin, Samsun’da, Artvin’de faşist saldırıları göğüsleyenlerin, Ünye’de, Pazar’da, Aybastı’da tefeciliği ve karaborsacılığı engelleyenlerin, Perşembe’de trolcülere karşı balıkçıların hakkını savunanların, resmi tarih kitaplarında yazmayan gerçek hikâyesi anlatılıyor. UĞUR KOÇ-BİRGÜN